Kitap
incelemelerimin ilkini tuhaf bir şekilde Agatha Christie’nin Poirot’yu
öldürdüğü son kitap olan “ Ve Perde İndi” ile başlatıyorum. Bunu yapmamın birkaç
sebebi var. Öncelikle Christie’nin tüm kitaplarını buraya yazmayacağım için
belki de kronolojik bir sıra izlemek zorunda değilimdir. Ayrıca yılın bu zamanı
geldiğinde (Yani eylül ekime bağlanırken) Ve Perde İndinin ya kitabını okurum
ya da filmini izlerim. Bu yıl filmini izlemeyi tercih ettim. Ve o sebeple biraz
da sıcağı sıcağına yazmak istedim.Ve Perde İndi kitabı beyaz perdeye 2013
yılında “Curtain: Last Case” olarak aktarıldı. Filmi kitaba epeyce bağlı kalınmasından
ötürü son derece başarılı buldum. Aslında bu hoş bir tabir değil. Çünkü
Christie’nin hemen hemen tüm kitapları filme uyarlandı ve bir çoğunda kitaptan
farklı kısımlar var. Bence böyle olmaları bazı kitaplar için iyi bile olmuş
diyebilirim fakat Ve Perde İndi için kitaba bağlı kalınmasından son derece hoşnutum.
Christie
birçok kitabında betimlemelere fazla yer vermez ve siz ortamın havasını çok
fazla soluyamazsınız. Ama Ve perde indi bu tanımlamanın dışında kalıyor ve o
sebeple onu hep sonbaharda okurum. Son derece başarılı ve hissedilen
betimlemeleri var kitabın. Gerçekten sonbaharın hüznünü, soğukluğunu ve
güzelliğini size hissettiriyor. İşte böyle güzel sonbahar günlerinde Hercule
Poirot son günlerini geçirmek üzere her şeyin başladığı yer olan Styles Köşküne
geri dönüyor. Styles Köşkü artık kırsalda bir konuk evi haline gelmiş. O
sebeple başka müşterileri de var. Poirot, kadim dostu Hastings’i de buraya
çağırıyor ve ona muhtemelen son kez ava çıkacaklarını söylüyor. Yani
buradan anlaşıldığı üzere, köşk bir kez daha bir cinayete sahne olmak üzeredir
ve her zamanki gibi Poirot buna hazırdır ama bu seferkini hem büyük bir nefret
hem de büyük bir tiksinti ile beklemektedir. Çünkü katilin çok farklı bir
yapısı ve yöntemi vardır. Hem Christie’nin hem de Poirot’nun Katolik olduğunu
biliyorum ama 7 ölümcül günahtan alıntı yapacağını düşünemezdim (spoiler evet
üzgünüm). Takdir ediyorum, iyi bir yöntem. Bu arada yanlış anlaşılmasın katil 7
ölümcül günahtan birini kullanmıyor. Sadece altta verilen mesaj beni oraya
getirdi. Hatta öyle bir yöntem kullanıyor ki bence 8. olarak o da bu kategoriye
eklenebilir.
Onun
dışında filmde Fredderick Chopin’in ünlü bestesi Rain Drops’a yer verilmiş ve
gerçekten çok başarılı olmuş. Öyle ki artık o şarkı her çaldığında bu kitabı
hatırlıyorum. On küçük zenciden sonra sanırım en sevdiğim kitap bu (Onu da
bilahare burada yazacağım). Serinin son kitabının olmasının hüznü bir yana,
kapanışı sonbaharın mükemmel dokusu ve kitaptaki katilin kusursuzluğu
kesinlikle Christie’ye yakışır bir sondu. Bir itirafta daha bulunup bu yazıyı
bitirmek istiyorum. Christie’den yıllar yıllar sonra bir sürü polisiye roman
yazıldı çizildi ama şu tadını hiç kimse veremiyor gerçekten ( üzgünüm sevgili
polisiye yazarları ama durum böyle) Her zaman söylerim Christie’nin kitaplarının
edebi bir niteliği olmayabilir ama kurgusu mükemmel. Bence beni büyüleyen şey
de bu.

Yorumlar
Yorum Gönder